Bazen vazgeçmek istiyorum senden. Neden diyorum. Neden? Neden seviyorum onu?
Sonra seni düşünmeye başlıyorum. İlk aklıma gelen bütün dünyaya karşı taktığın maskenin altından nadiren yakalayabildiğim masum gülüşün oluyor.
Sonra yine maskeyi unutup bana baktığın ve göz göze geldiğimiz anlar geliyor aklıma. An diyorum çünkü bir an sürüyor bunlar hep.
Ardından masken yüzüne yapışıyor tekrar.
Bütün dünyaya gülüyormuşsun gibi görünmek için taktığın maske işe yaramıyor bende.
Ben sana baktığımda kaçmaya çalışan birini görüyorum.
Attığın her kahkahada çaresizliğini hissediyorum.
Maskenin altında ne sağladığını bilmiyorum.
Neyden kaçtığını bilmiyorum.
Ama yanımda otururken maskeyi çıkarmak istediğini biliyorum.
Hayatım boyunca konuşabilen biri olmadım.
Keşke daha çok konuşsam.
Güven bana diyebilsem keşke. Çıkar maskeni. Ben de taktım ağırlığını bilirim.
Her gülüşünde hissettiğin o çaresizliği en iyi ben bilirim hatta.
Her sabah mutsuz uyanmak ne demek onu da bilirim.
Ya da mutsuzluktan ölmek üzereyken bile bir arkadaşınla karşılaştığında yüzüne taktığın o sahte gülümsemeyi…
Bir de keşke kendini benim gözümden bir kere görebilsen.
Anlatsam sana, seni keşke. Kendini bir de benim gözümden tanısan.
Ya da anlatsan keşke derdini, ortak olsam.
Biz çocuk, seninle bir cem adrian şarkısı gibiyiz. Aynı ormanda kaybolmuşuz.
Ama sen o kadar kaybolmuşsun bunun bile farkında değilsin.