28 Kasım 2013 Perşembe

28.11.2013

2 haftadır yazmıyorum buraya.
Facebook profilimi kapattım.
Sanırım beni okuyan 3-5 kişi de oradan bakıyordu.
Kendi başımayım artık sanırım.
Yine Cem Adrian şarkısı çalıyor.
Sigara da var tabi.
Kış hüznün mevsimidir derler.
Ben hüzünlüyüm genellikle.
Ama sevmem kışı pek.
Kendi başıma çıkıp dolaşmak isterim ben hep.
Ama markete gitmeye bile üşenirim tek başıma.
Anlatmak istediğim şeyler var insanlara.
Ama konuşmayı beceremiyorum.
Büyüdükçe çocukluğuma dönüyorum sanki.
Büyüdükçe ne kadar küçük olduğumu farkediyorum.
Ben büyüdükçe sorunlarım da büyüyor, ama ben sorunlarımla başa çıkacak kadar büyüyemiyorum.
Ya da ben büyümüyorum, sadece yaşlanıyorum.
Bilmiyorum.
Ben zaten hiçbir şeyi bilmiyorum.
Şimdilik bu kadar sanırım.
Görüşürüz, tabi beni duyan birileri varsa.

15 Kasım 2013 Cuma

16.11.2013

Saat 3.
Ben bugün ya da bu gece 2 birayla sarhoş oldum.
Ben bugün birinden mesaj bekledim hep.
Gelmedi.
Ben bugün merak ettim, nasıl bu kadar kolay bağlanabildiğime birine.
Bulamadım.
Ben bugün üzüldüm.
Bilmediğim ya da bilmek istemediğim bir nedenle.
Ben dün adam olurum sandım.
Anladım ki olmayacağım.
Ben dün mutlu olabilirim sandım.
Fark ettim ki gerçekleşmeyecek bu hayal.
Ben bugün Cem Adrian dinledim.
Öğrendim ki tek mutsuz ben değilim.
Ben bugün iki bira aldım.
Keşke daha fazla alsaydım.
Çünkü bütün gece içmek istiyorum.
Ben dün kendimle barışmıştım.
Bugün savaş açtım kendime.
Ben bugün... Ben bugün çok şey öğrendim.
Ben bugün daha uzun yazmak isterdim aslında.
Ama bu kadar işte bugünlük.
Görüşürüz.

13 Kasım 2013 Çarşamba

13.11.2013

Bugün güzel bir gündü.
Farkettim ki mutluluk, biraz da korkmakmış aslında.
Baştan başlayalım.
Hiç çalışmadığım bir sınavdan çok iyi bekliyorum.
Sonra akşam hayatımda gördüğüm en tatlı çocukla tanıştım.
Yani aslında yüz yüze görüşmedik. Skype'ta konuştuk.
Gülümsemesiyle, her şeyin yoluna gireceğine inandırdı beni.
Şimdi korkuyorum ama.
Ya tekrar konuşamazsam diye.
Sevmek de korkmakmış aslında.
Kaybetmekten korkmak.
Daha önce yaşamamışım ben.
Sevmemişim ben.
Bugüne kadar.
Bilmiyorum belki geçici bir şeydir.
Ama belki de sonunda bulmuşumdur aradığımı.
Sesini duyamamış olmam kötüydü bir tek.
Ama gülümsemesini görmek bile etkiledi beni.
Birine nasıl bu kadar kolay bağlanabildiğime de şaşırdım aslında.
Daha ismini bile bilmiyorum ki.
Ama tekrar konuşamamaktan o kadar korkuyorum ki, tekrar online olana kadar bilgisayar başında bekleyebilirim.
Ve biliyorum bu sefer ki yanılsama değil.
Eğer yanılsama olsaydı korkmazdım ki.
Eğer yanılsama olsaydı yapmaya üşendiğim bir sürü şeyi bir gün içinde halletmezdim.
Eğer yanılsama olsaydı odam hala eskisi gibi dağınıklıktan dökülüyor olmazdı.
Şimdilik bu kadar sanırım.
Görüşürüz.

11 Kasım 2013 Pazartesi

11.11.2013

Bu yazıyı bir arkadaşıma ithaf etmek istiyorum.
İsmi Efe. Tanımazsınız siz.
Hayatımdaki çok az iyi şeyden biri.
Yazdıklarımı okuyup, yorumladı mesela.
Daha açık olmamı istedi, deneyeceğim.
Tabi ki Cem Adrian dinliyorum.
Birazdan bir sigara da yakarım heralde.
Bir de bugün Efe'nin arkadaşının doğum günüydü arkadaşı görmez ama yine de doğum günü kutlu olsun.
Hayatımdan bahsedecek olursak, hala yalnızım, hala işler yolunda değil.
Hala ne istediğime karar verebilmiş değilim.
Ve hala acıyor kalbim, kırılmadığı halde.
En azından kırıldaysa da ben farkında değilim.
Bilmiyorum pek açıklayacı olamadım sanırım.
Haftasonu ağabeyimin yanındaydım. Çok ilginç bir kelime aslında herkes "abi" diyor. Türk Dil Kurumu'nun bir şeyler yapması gerekli bence bu konuda.
Bilgisayar Mühendisi olduğu için, bir iki soruyla farketti tabi bölümüme ve derslere olan ilgisizliğimi.
Başka bir bölüm okumayı düşünür müsün dedi?
Düşündüm başka ne istediğimi bir türlü bulamadım.
Tamam sevmiyorum bölümümü ama bırakırsam ne okuyacağım ki?
İlgimi çeken hiçbir şey yok.
Sadece üniversite olarak değil.
Dünyada ilgimi çeken pek bir şey yok.
Hayat bence çok sadist.
Her zaman insanlara eziyet etmenin bir yolunu buluyor çünkü.
Yalnız olmak, etrafında kimsenin olmaması değil bence.
Yalnız olmak, milyonlarca derdin varken konuşacak kimsenin olmaması...
Yalnız olmak, tek bir gülüşle insanları kandırabilmek...
Yalnız olmak, insanların etrafında olup, derdini sormaya tenezzül etmemesi...
Yalnız olmak, koca dünyada tek başına savaşmak...
Yalnız olmak, yalnız kalmaktan korkmak...
Yalnız biri olarak şimdilik veda ediyorum sizlere.
Görüşürüz.

7 Kasım 2013 Perşembe

08.11.2013

Az önce ev arkadaşımın odasındaydım.
Çeviri ödeviyle uğraşıyordu.
Yardım ettim tabi biraz.
Sonra farkettim ki 5 sene sonra işi o olacak.
Diğer ev arkadaşımın da bir mesleği olacak.
Sonuçta birer meslekleri olacak.
İstedikleri mesleği yapıyor olacaklar.
Bunun için uğraşıyorlar.
Sonra kendimi düşündüm.
Okuduğum bölümü...
Sonra 5 sene sonra nerede olacağım acaba dedim.
5 sene sonra olmak istediğim bir yer yok.
Hayatımın gidebileceğini düşündüğüm bütün yönlerde huzuru bulduğumu hayal edemiyorum.
Mutluluktan bir süre önce vazgeçtmiştim zaten.
Biliyorum mutlu olduğum, daha doğrusu olduğumu sandığım zaman, yani bir iki gün önce yazdığım yazı aklınıza geldi.
Sadece yanılsama takılmayın çok.
Bir şarkıda geçen bir söz: You are only as tall as your heart let you be.
Yani, sadece kalbinin izin verdiği kadar büyüksündür
Sorun şurada, ben kalbimde uzun zamandır bir şey hissetmedim.
Yani arada koştuğumda falan daha hızlı çarpıyor ama onun dışında pek bir hareketlilik yok.
Uzun zamandır yok. Uzundan da uzun zamandır.
Hissetmeye çalıştığım hissetmek istediğim şeyler uzun zamandır yok.
Bazen bir aşk şarkısı duyuyorum. Seviyorum ama o şarkıda yerine koyacağım kimse de yok.
Olsa da pek bir şey değişmez heralde.
Neyse işte hayattan beklentim yok, duygularımın çoğu yok.
Sadece acı var, her gece yatağa yattığım üzerime karabasan gibi çöken acı.
Nereden geldiğini bilmediğim acı...
Ne zaman gideceğini bilmediğim acı...
Son bir şarkı sözüyle kapatıyorum. Çevirisini yazmayacağım. Çünkü anlamanız için yazmıyorum.
Yeah, I have friends, but they have friends,
And they have parties, and I'm so awkward.

6 Kasım 2013 Çarşamba

07.11.2013

İnsanlar bilmez. Ben de üç gün öncesine kadar bilmiyordum. Never Shout Never diye bir grup var.
Şimdi söze bakın: So, won't you sing with me,
'Cause it's cold outside, and I'm feeling kinda lonely.
 Anlamadınız. Normal sakin. Tercümesi: Yani benimle şarkı söylemeyecek misin?
Çünkü dışarısı soğuk ve ben yalnız hissediyorum.
Yani kısacası hayat zor.
Ben de yalnız sayılırım. İşin kötü yanı bunu söyleceğim kimse de yok ki etrafımda.
Yani ev arkadaşlarımdan birine desem siktir git der.
Ev arkadaşlarımı kötülemiyorum.
Haklılar bir açıdan.
Çünkü şarkı söylemeyi beceremiyorum.
Neyse konumuz bu değil.
Yani isterdim ki böyle biri olsun hayatımda, şarkı söyleyelim, eğlenelim, sinemaya gidelim. Ama arkadaş kalalım diyeceğimi sanıyorsunuz, değil mi?
Hayır ne olursak olalım, ama eğlenelim, sevgili, arkadaş, dost, fuckbuddy...
Aslında garip...
Yani senelerce başka birine ihtiyaç duymayadan yaşabileceğimi düşünüyordum.
Yalnızken daha iyiyim. En azından bana katlanmak zorunda olan kimse yok.
İnsanları umursamıyor değilim. Yani çok büyük bir kısmı umrumda değil ama umursadığım az sayıda insan var.
Sadece bunu nasıl göstereceğimi bilemiyorum.
Kısaca arkadaş ya da sevgili ilişkiler konusunda acınası durumdayım.
Başarılı olduğun bir şey var mı derseniz, ah, sanırım o da yok.
Neyse gelecek sefere kadar hoşca kalın, ya da kalmayın banane.

5 Kasım 2013 Salı

05.11.2013

Mutluyum ben bugün.
Hep mutsuz olunmaz sonuçta.
Her yazı da mutsuzlukla, belirsizlikle ilgili olmaz.
Bugün mutluluk konumuz. Çünkü mutluyum ben bugün.
Neden olmayayım ki?
Sınavım iyi geçti. Dün çok güzel bir şarkı keşfettim. Ve ev arkadaşım bana alınabilecek en güzel hediyeyi aldı. Küçük Prens'li bir bardak altlığı. Bir fotoğrafını atarım belki.
Sonuç olarak ben de mutlu olabiliyormuşum yani.
Ayrıca o kadar da zor değilmiş mutlu olmak.
Umut etmek.
Her şeyin güzel olabileceğine inanmak.
Umarım gece de aynı şekilde düşünüyor olurum.
Hayat tabi ne olacağı belli olmaz.
Ama belki de bu sefer hayatım düzene girer.
En azından öyle umabilirim.
Her şeyi unuturum belki, dertlerimi, sıkıntılarımı, bana zarar veren her şeyi.
Şimdi biraz da bazı insanlardan bahsetmek istiyorum.
Hani bazı insanlar vardır, böyle onunla konuşmak rahatlatır seni.
Bir şey anlatmana gerek kalmaz, onun yanında olmak, onun sesini duymak umut verir sana.
Öyle insanlar vardır ki, kendine olan nefretini bile söndürür.
Hah işte benim de öyle bir insanım var.
Arada mesaj atarım ararım sonra umut dolar hayatıma devam ederim.
Aşk gibi değil bu. Ya da öyle emin değilim.
Herneyse yeni bardak altlığım bu da.

3 Kasım 2013 Pazar

04.11.2013

Bugün 4 Kasım 2013. Hiçbir şey anımsatmıyor bana.
Yine bir Cem Adrian şarkısı ve dolu bir küllükle karşınızdayım.
Aslında karşınızda değilim tabi ama konumuz bu değil.
Konumuz her zamanki konu.
Yani ben. Yani kendimi arayışım. Hatırladığım ama hissetmediğim şeyler.
Kaybettiğim duygularım.
Kendimi oyun, dizi, çizgi-roman üçgenine nasıl bıraktığımı hala anlayamam.
Neden bu kadar asosyal oluşum.
Neden kendimden nefret ediyor olmam.
Çözemediğim, çözebilmeyi artık umamadığım konular yani.
Kafamın içindeki karışıklık.
İçinden çıkamadığım, sadece yazabildiğim ya da yazmaya çalıştığım şeyler.
Cesaretimi nerede kaybettiğim.
Doğru olduğuna inandığım şeyleri savunmaktan ne zaman vazgeçtiğim.
Çocukluğum. Ve kendimi gördüğüm bazı çocuklar.
Neden hep Cem Adrian dinliyor olmam.
Neden her şeyin ters gittiği değil. Neden hiçbir şeyi düzeltmeye çalışmıyor olmam.
Neden savaşmak vazgeçmiş olmam.
Neden insanları kaybediyor olmam değil. Onlar giderken neden sadece izliyor olmam.
Neden ailemi sevmiyor olmam değil. Neden sevmeye çalışmıyor olmam.
Yine her zamanki gibi bir sürü cevapsız soru.
Neyse ben kaçıyorum.
Şimdilik.

2 Kasım 2013 Cumartesi

02.11.2013

Vermem gereken kararlar var.
Bazıları hayatıma yön verecek kararlar.
Ama önce kim olduğumu bulmalıyım. Ve ne istediğimi...
Zamanın geçtiğini farkettim. Hep genç kalmayacağımı... Ailemin her zaman yanımda olmayacağını...
Hep öğrenci kalmayacağımı farkettim bir de.
Bir meslek seçmem gerekli.
Kim olduğunu unutan biri için gerçekten zor aslında.
Kendini insanlara kapatmanın kötü yanı da bu zaten. Onlar da bilmiyor kim olduğunu.
Düşündükçe yaşamaktan nefret ediyorum. Keşke düşünmeyi durdurmanın bir yolu olsaydı.
Sadece yaşadığımı farkettim. Sadece yaşıyorum artık, hissetmiyorum, zevk almıyorum.
Sahiden nelerden zevk alırdım acaba ben?
Hayallerim olduğunu hatırlıyorum. Zeki biriydim sanırım bir de.
Benliğimi arıyorken, insanlara hiçbir şey olmuyormuş gibi göstermek de zor.
Ha bir de sigaradan nefret ederdim ben. Gerçekten ilginç değil mi?
Herkesin hayalleri var.
Sokakta insanlar görüyorum. Bir şeyler için uğraşıyorlar. Bense sadece geçiyorum.
Sanki herkes bu dünyaya bir amaç gelmiş de ben yanlışlıkla olmuşum gibi.
Sanki herkes bir şeyler başarmış bir tek ben sürünüyormuşum gibi.
Sanki herkes mutluymuş da bir tek ben oturmuş bunları düşünüyormuşum gibi.
Bu dünyadaki tek amaçsız insan benim sanırım.
Bugünlük ya da bu gecelik bu kadar sanırım söyleyeceklerim.
Görüşürüz öyleyse.