"Bir küçük yalnızlığım var, elimde. Ve o küçücük yalnızlığıma sığmayan bir acı... Paylaşmak ister misin? Çünkü bu kadarı çok fazla bana.
Bir küçük kalbim var, elimde. Ve kalbime sığmayacak kadar çok umudum... Al umudumu. Ama kırma olur mu? Çok değerli benim için."
Her zamanki gibi sigaram ağzımdaydı. Kül tablasına bıraktım.
"Çocuk gibi konuşmak yakışmıyor sana. Hayatında bir kere olsun gerçek bir şey söyle. Hayatın söylemek istediklerinin etrafında dolanarak geçti."
Sigaramı aldım. Bir nefes çektim. Kalktım yerimden. Böyle konuşmalarda zamanlama önemlidir. Doğru zamanda doğru hareketi yapmak, konuşmanın etkisini katlayabilir. Ve doğru hareket kalkmaktı.
"Kendine bile dürüst olamıyorsun. İki tane afili cümle kurmak seni yazar yapmaz. Ya hayatında bir kere olsun gerçek bir şeyler söyle ya da siktir olup gidelim."
Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Çok fazla sözün yok değil mi elinde? Aynı cümleleri değiştirip değiştirip kullanıyorsun. Ve hayır ayağa kalkmak doğru hareket değildi. Ama bunu konuşmak için burada değiliz.
"Benim bir çocuk olduğumu unutuyorsun hep. Her yanlışında yanıma gelip bunları duymak istiyorsun. Hala buralarda bir yerde olduğumu bilmek istiyorsun. Yaptığın şeylerin önemli olmadığına, hala derinde bir yerlerde masum olduğuna inanmak istiyorsun. Ve benim görevim de seni buna inandırmak. Çünkü hayata tutunmak için başka bir yolun yok. Gerçek olmadığını biliyorsun. Gerçek olmadığımı biliyorsun aslında. Ne kadar uğraşırsan uğraş unutamıyorsun. Beni öldürdüğün günü unutamıyorsun. Masumiyetini kaybettiğin o ilk seferini unutamıyorsun. Çizginin diğer tarafına, ilk defa geçtiğin o günü de unutamıyorsun.
"Bu yüzden buradayım. Bu yüzden sigarayı yıllar önce bıraktığın halde hala her seferinde kendini sigarayla hayal ediyorsun. Aslında bu yüzden değil. Sadece daha pesimist bir hava katıyor ama konumuz bu değil.
"On yıl sonra bile hala her şeyi hatırlıyorsun. Bütün ayrıntılarıyla hem de."
Neredeyse bitmiş olan sigaramı söndürüp, oturdum tekrar.
"Hava atmak için kullandığım hafızam hayatımdaki en büyük lanetim belki de. Artık hayata tutunmak için bir sebebim var mı onu bile bilmiyorum. Ya da tutunmalı mıyım? Bilemiyorum.
"Sözünü ettiğin umuttan biraz veremezsin sanırım."
"Veremem. Biliyorsun."
"Biliyorum. Düşürüp kırardım zaten muhtemelen."
"Hayır, 'muhtemelen' fazla oldu. Sen de biliyorsun bunu."