"Çünkü..." dedi. "Bir Cem Adrian şarkısında bulabiliyorum, seni. Gözlerinde, geçmişin acıları, kalbinde biraz umut ve zihninde yankılanan kayıp çocukluğun... Her şey bu kadar işte. Hepsi... Geçmiş... Gelecek... Ve şimdi, bu anın içinde, ikisinin ortasında iki tane kaybolmuş çocuk... Oysa kışın ortasında, sıcak battaniyenin altında olmak gibiydi, bir zamanlar seninle olmak."
Böyle sahnelerde hep sigara vardır. Aslında olmaması lazım ama hep vardır. Alışkanlık, yeraltı edebiyatı falan işte. Sigaramdan bir nefes aldım.
"Hepimizin içinde acılar, anılarla birleşmiş; kurtulamıyoruz. Bir sahnede, bir rol almışız. Rol üzerimize yapışmış. Kendimizi ana karakter sanıp son sahnedeki mutluluğu bekliyoruz. Fark edemediğimizse o mutlulukları zaten yaşamış olmamız. Tonlarcasını belki de.
Hayatımızdaki binlerce küçük hikayede, binlerce mutluluk yaşadık. Ve aptal filmler yüzünden fark edemiyoruz. Oysa bütün sonlar hüzünlüdür. Bu yüzden bütün güzellikleri unutup sona üzülüyoruz. Hatta bu yüzden başlıyormuş gibi biter mutlu sonla biten filmler. Çünkü sonrası yoksa mutluluk da yoktur. Ama konumuz bu değildi."
"Doğru, konumuz bu değildi. Peki, konu neydi?"
"Bütün sonlar hüzünlüdür. Bu da bir son. Acıtacak, çok acıtacak ve çok da zaman alacak. Ama güneşli bir sabaha, senin acınla değil, senin anınla uyanacağım. O zaman sadece mutlu bir anı olacaksın."
"Bitti mi?"
"Çok önceden bitmişti zaten. Sadece bazen... Hayır çoğu zaman, kabullenmek çok uzun sürüyor. Kimse kaybettiğini kabullenmek istemiyor. Kimse birinin onu istemediğini bilmek istemiyor. Bu yüzden herkes birbirine aşık ama kimse kimseye gerçekten hissettiklerini söyleyemiyor."
"Gerçek miydi? Yoksa biz de, diğer aptallar gibi, kafamızda kurduğumuz dünyada, hayallerimizle mi seviştik?"
"Fark eder mi artık? Artık aynı hayali bile paylaşamayız."
"Peki en kötüsünü de söyle de bitirelim, o zaman. Çünkü söyleyeceksin, biliyorum. Galiba en kötüsü bu zaten. Daha ağzından çıkmadan söyleyeceklerini bildiğin birinin, tamamen yabancı olması... Ama yine de söyle sen onu, bu sefer ben söylemeyeceğim, senin yerine."
"En kötüsü de sokakta yürürken yeni bir yer gördüğümde 'Buraya kesinlikle onunla gelmeliyim.' dedikten sonra artık senin olmadığını fark ettiğimde yaşacağım hayal kırıklığı olacak. Bunu biliyorum. Bunu neden biliyorum, biliyor musun? Tabi ki biliyorsun."
13 Kasım 2019 Çarşamba
1 Kasım 2019 Cuma
Değirmenler
-Değirmenler.
-Yel Değirmenleri? Don Kişot?
-Yok. Bu herkesin söylediği ama kimsenin dinlemediği mükemmel şarkı.
-Neden?
-Çünkü sen, ben değirmenlere karşı, birer yitik savaşçıyız.
-Doğru. Zırhı paslanmış bir kahraman gibiyiz. Bunca yıl sonra, geldiğimiz noktada, girdiğimiz bütün savaşları kaybetmişiz.
-Her kazandığımızı sandığımızda daha çok dayak yemişiz. Ve zafere gittiğini düşündüğümüz her yolda bir bataklığa saplanıp kalmışız.
-Ve şimdi, burada, en büyük savaşın öncesinde, birbirimizi yıllardır arıyor olmanın yorgunluğuyla, bekliyoruz.
-En güzel sessizlik bu olsa gerek. Uzaktan bugüne kadar gördüğün en büyük fırtınanın geldiğini görmek ama bulunduğun yerde henüz yaprak oynamıyor olması...
-Son bir kez, sakin ve sessiz bir gece geçirelim. Bundan sonra tetikçe geçireceğimiz her gece, bu mükemmel geceyle anlam bulsun kendine.
-Bütün kaosun ortasında, birbirimize sımsıkı sarılmışken, tekrar bu geceki gibi yıldızları görebilmenin hayaliyle hayatta kalacağız.
-Belki bundan da sağ çıkarız ve bir gecemiz daha olur, birlikte yıldızları izlemek için.
-Belki de.
-Muhtemelen olmaz.
-Hayır, muhtemelen olmaz.
-Yel Değirmenleri? Don Kişot?
-Yok. Bu herkesin söylediği ama kimsenin dinlemediği mükemmel şarkı.
-Neden?
-Çünkü sen, ben değirmenlere karşı, birer yitik savaşçıyız.
-Doğru. Zırhı paslanmış bir kahraman gibiyiz. Bunca yıl sonra, geldiğimiz noktada, girdiğimiz bütün savaşları kaybetmişiz.
-Her kazandığımızı sandığımızda daha çok dayak yemişiz. Ve zafere gittiğini düşündüğümüz her yolda bir bataklığa saplanıp kalmışız.
-Ve şimdi, burada, en büyük savaşın öncesinde, birbirimizi yıllardır arıyor olmanın yorgunluğuyla, bekliyoruz.
-En güzel sessizlik bu olsa gerek. Uzaktan bugüne kadar gördüğün en büyük fırtınanın geldiğini görmek ama bulunduğun yerde henüz yaprak oynamıyor olması...
-Son bir kez, sakin ve sessiz bir gece geçirelim. Bundan sonra tetikçe geçireceğimiz her gece, bu mükemmel geceyle anlam bulsun kendine.
-Bütün kaosun ortasında, birbirimize sımsıkı sarılmışken, tekrar bu geceki gibi yıldızları görebilmenin hayaliyle hayatta kalacağız.
-Belki bundan da sağ çıkarız ve bir gecemiz daha olur, birlikte yıldızları izlemek için.
-Belki de.
-Muhtemelen olmaz.
-Hayır, muhtemelen olmaz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)