Böyle garip bir sesi var Cem Adrian'ın. İçine işliyor, derine. Çok derine. Fazla derine. İçinde tuttuğun, sakladığın, hatırlama istemediğin, hissetmek istemediğin ne varsa çıkarıyor ortaya. Aslında ne kadar savunmasız, aslında ne kadar güçsüz olduğunu söylemiyor sadece, yüzüne çarpıyor, sert bir tokat gibi.
Alıyor, bütün o cana yakınlığını, mutluluğunuz. Sahte de olsa alıyor, gülümsemeni. İçinde hissettiğin ne kadar acı varsa çıkıyor. Tutamıyorsun, taşıyor. Gözlerin doluyor. Ağlıyorsun. Bazen o kadar derine giriyor ki sen bilmiyorsun, niye üzüldüğünü.
O şarkıyı açmadan önce ne kadar mutlu olduğunun, ne kadar güçlü hissetiğinin önemi yok. Bir an önce ne olduğunun hiçbir önemi yok. Başardıkların önemsiz. Seni seven insanlar o ses geldiği anda yok oluyor. Hiçbir şey kalmıyor, acı ve yalnızlıktan başka.
Ve o şarkıyı açtıktan sonra artık irade yok. Kim olduğunun, iradeni kullanarak nelerden vazgeçtiğinin önemi yok. Kapatamıyorsun.
O sesi duyduğunda oyun bitiyor. Sahte gülümsemeler kayboluyor. Güçlü görüntün gidiyor. Geriye içindeki güçsüz, mutsuz ve yalnız o küçük çocuk kalıyor.
"Çocuk" deyişi de ondan belki de. Biliyor, o çocuğu. Biliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder