-Ve o siyah saçlarını, kes yavaş yavaş.
-Cem Adrian demek.
-Elbette Cem Adrian. Her mutsuz olduğunda geldiğin yerdesin çünkü. Orgazm sonrası, sigarayı da bıraktığın için tabi, biraz sakin, biraz mutsuz, biraz sitemkar, kulaklığın kulağında ve önünde boş bir sayfayla Cem Adrian'la sevişiyorsun. Ve bu iyi, kötü, güzel ya da çirkin bir şey değil. Bu sadece bir gerçek.
-Bu daha çok, bir ritüel. Aslında bir kaçış. Ya da öyle bir şeyler işte. Çok da önemli değil zaten.
Hayal gücü geniş biri olduğumu sanırdım. Oysa, aynı koltukta, aynı müziklerle, aynı hayalleri, döndürüp döndürüp oynatıyorum kafamda.
-Seninle ilgili en büyük sorun bu. Bir şeyler istediğin gibi olmadığında, hayata küsüyorsun hemen. Sadece kötü şeylere odaklanıp, ağlamaya ve sızlanmaya başlıyorsun. Bir çok açıdan şımarık bir çocuk gibisin.
-Benim sorunum, senin sorunun aslında. Ve sen bunun farkındasın.
-Gereksiz gözlemlerini kendine saklayabilirsin. Bunlar bizi bir yere götürmüyor belli ki.
-O zaman, motivasyon konuşmasına geçebiliriz artık.
-Bir motivasyon konuşması yok. Gerek de yok zaten. "Hayat beni sevmiyor." diye ağlayan şımarık bir çocuksun. Yarın sabah hiçbir şey olmamış gibi kalkıp hayatına devam edeceksin. Sadece arada bir mutsuz olduğunda gelip buraya sızlandığın için, hayatın adaletsizliğinden bahsedemezsin. Şimdi siktir git uyu artık.
-Daha erken.
-Şimdi de motive edecek bir şarkı mı açtın? Umutsuz vakasın. Uzun zaman önce gitmeliydim zaten. Artık bitti. Gidiyorum.
-Gidemezsin. Bunu sen de biliyorsun.
-Başka bir gereksiz gözlem.
-Sonsuzluğun ortasında baş başayız. Gidebileceğin bir yer yok. Benden kaçamazsın. Eğer kaçabilseydim ben yapardım, uzun zaman önce. Bunu birlikte yaşayıp, aynı döngüleri tekrar tekrar seyredip, bir gün bitmesini ummak bizim kaderimiz. Ve ikimizin de bunu biliyoruz.
24 Ekim 2018 Çarşamba
12 Ekim 2018 Cuma
Biraz Geç Oldu
Kalbimdeki son masum parçayı da sana bırakarak, terk ediyorum bu şehri. Yanıma biraz anı aldım, çok fazla da pişmanlık. Bir ayrılık şarkısıyla, terk ediyorum bu şehri. Geride kendimi bıraktım, bir de çaresizliğimizi.
Sanki bu anın içinde kaybolmuş ve sonsuzluğu bulmuşuz gibi. Ama bitiyor. Gidiyorsun. Gidiyorum. Aynı zamanda, farklı yönlere... Tam da aradığımı bulmuşken hem de...
Hayat böyle işte, mükemmel biriyle aynı yerde yaşatır seni üç sene, ama taşınmadan 1 hafta önce tanıştırır.
Biraz geç oldu, değil mi? Eh, hayata bu kadar geçmiş kalmış biri için, biraz normal bu yazının da geç kalması.
Şimdi dünyanın bambaşka ama birbirinden o kadar da farklı olmayan iki ülkesinde, belki de aynı yıldıza bakıyoruzdur. Çok mu Bülent Ortaçgil oldu? Özür dilerim.
Özür dilerim. Ara ara mesaj atıp rahatsız ettiğim için. Umut işte, bazen hakim olamıyorum kendime.
Belki, ılık bir bahar gününde, yağmur durmuş, güneş henüz açmışken ve güzel bir gökkuşağı çıkmışken buluşuruz yine. Dedim ya umut işte...
Sanki bu anın içinde kaybolmuş ve sonsuzluğu bulmuşuz gibi. Ama bitiyor. Gidiyorsun. Gidiyorum. Aynı zamanda, farklı yönlere... Tam da aradığımı bulmuşken hem de...
Hayat böyle işte, mükemmel biriyle aynı yerde yaşatır seni üç sene, ama taşınmadan 1 hafta önce tanıştırır.
Biraz geç oldu, değil mi? Eh, hayata bu kadar geçmiş kalmış biri için, biraz normal bu yazının da geç kalması.
Şimdi dünyanın bambaşka ama birbirinden o kadar da farklı olmayan iki ülkesinde, belki de aynı yıldıza bakıyoruzdur. Çok mu Bülent Ortaçgil oldu? Özür dilerim.
Özür dilerim. Ara ara mesaj atıp rahatsız ettiğim için. Umut işte, bazen hakim olamıyorum kendime.
Belki, ılık bir bahar gününde, yağmur durmuş, güneş henüz açmışken ve güzel bir gökkuşağı çıkmışken buluşuruz yine. Dedim ya umut işte...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)