-Ve o siyah saçlarını, kes yavaş yavaş.
-Cem Adrian demek.
-Elbette Cem Adrian. Her mutsuz olduğunda geldiğin yerdesin çünkü. Orgazm sonrası, sigarayı da bıraktığın için tabi, biraz sakin, biraz mutsuz, biraz sitemkar, kulaklığın kulağında ve önünde boş bir sayfayla Cem Adrian'la sevişiyorsun. Ve bu iyi, kötü, güzel ya da çirkin bir şey değil. Bu sadece bir gerçek.
-Bu daha çok, bir ritüel. Aslında bir kaçış. Ya da öyle bir şeyler işte. Çok da önemli değil zaten.
Hayal gücü geniş biri olduğumu sanırdım. Oysa, aynı koltukta, aynı müziklerle, aynı hayalleri, döndürüp döndürüp oynatıyorum kafamda.
-Seninle ilgili en büyük sorun bu. Bir şeyler istediğin gibi olmadığında, hayata küsüyorsun hemen. Sadece kötü şeylere odaklanıp, ağlamaya ve sızlanmaya başlıyorsun. Bir çok açıdan şımarık bir çocuk gibisin.
-Benim sorunum, senin sorunun aslında. Ve sen bunun farkındasın.
-Gereksiz gözlemlerini kendine saklayabilirsin. Bunlar bizi bir yere götürmüyor belli ki.
-O zaman, motivasyon konuşmasına geçebiliriz artık.
-Bir motivasyon konuşması yok. Gerek de yok zaten. "Hayat beni sevmiyor." diye ağlayan şımarık bir çocuksun. Yarın sabah hiçbir şey olmamış gibi kalkıp hayatına devam edeceksin. Sadece arada bir mutsuz olduğunda gelip buraya sızlandığın için, hayatın adaletsizliğinden bahsedemezsin. Şimdi siktir git uyu artık.
-Daha erken.
-Şimdi de motive edecek bir şarkı mı açtın? Umutsuz vakasın. Uzun zaman önce gitmeliydim zaten. Artık bitti. Gidiyorum.
-Gidemezsin. Bunu sen de biliyorsun.
-Başka bir gereksiz gözlem.
-Sonsuzluğun ortasında baş başayız. Gidebileceğin bir yer yok. Benden kaçamazsın. Eğer kaçabilseydim ben yapardım, uzun zaman önce. Bunu birlikte yaşayıp, aynı döngüleri tekrar tekrar seyredip, bir gün bitmesini ummak bizim kaderimiz. Ve ikimizin de bunu biliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder