"'Beni unutma.' ile 'Beni hatırla.' arasında bir fark var. Ve her veda, biraz buruktur, aslında. Sana 'Beni hatırla' diyemem ama 'Beni unutma', olur mu? Yıllar sonra, bir yerde adım geçtiğinde, 'Gerçekten de öyle biri vardı.' deme mesela. Adımı duyduğunda bugünü hatırla. Sana nasıl baktığımı hatırla. Seni ne kadar sevdiğimi hatırla. Beni hatırlama ama seni seven biri olduğunu hatırla."
Eğer veda etmiş olsaydım bunları derdim. Bilmiyorum, belki de sadece yalvarırdım. Ama bugün, burada bir şeyler deme şansım olsa bunları söylerdim. Hayır. Bunları söylemezdim. Şöyle bir şeyler söylerdim, sanırım;
"Teşekkür ederim. Gerçekten. Ben, çok üzüldüm. Kendimi, uzun süre, çok değersiz biri olarak gördüm. Kimsenin beni sevmeyeceğini düşündüm. Hayır. Buna inandım. Sevilecek kadar değerli değildim. Sonra, bir süre seni bekledim. Sanki bir anda, bir yerlerden çıkıp, tekrar hayatıma gireceksin gibiydi. Sanki bu bir hayal değildi de olması an meselesi olan bir gerçekti. En azından ben buna inanıyordum. Gerçekten de uzun bir süreç oldu. Çok acılıydı. Hala yalnızım. Hala yaralarımı sarıyorum. Çok Cem Adrian dinledim. Her şarkıda seni aradım. Ama teşekkür ederim. Gitmeseydin, bugün bunları yazamazdım. Gitmeseydin, hala yaralı, hala bir yerlerde bir ufak umudumla, bir battaniyenin altında, ağlayarak seni bekliyor olurdum. Senden çok nefret etmek istedim. Ama yaptığın şeyi yapmak zorundaydın. Seni sevmeyen birinden nefret edemiyor olmak, zor. Artık ben, elimden geldiğince senden kaçmaya çalışacağım. Çünkü böyle olması gerekiyor. Ama gerçekten, beni sana umutsuzca bağlayan ipi kestiğin için teşekkürler."
Her hikaye bir vedaya ihtiyaç duyar. Bir kapanış konuşması bir şeyleri atlatmayı kolaylaştırır. Ya da böyle düşünmek vedaları kolaylaştırır, emin değilim. O kadar veda etmedim henüz. Ama bir yerlerde, bir şekilde bunlar sana ulaşırsa, gerçekten teşekkür ederim. Hayatımdaki en iyi şeylerden biri olduğun için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder