Sessiz bir gece. Aslında gece hep sessiz. Uzun zaman oldu aslında. Belki de artık çok geç. Bir şeyleri anlatmak artık çok zor. Afili cümlelerimin hepsini kullandım. Benden geriye kalan belki de acı bir hikaye sadece. Anlatmak yaşamaktan daha zor. Anlamaksa okumakla olmuyor çoğu zaman.
Kelimeler de bırakmış beni. Oysa en kötü zamanımda yanımda onlar vardı. Cümlelerim sıkıcı, dertlerim gibi...
Bulutlu bir İstanbul sabahı... Trenden boğaya yürüyorum. Hafif yağmur var. Uzun zaman önce birine ne olduğunu anlatamadığım ahmak ıslatan yağmuru gibi. Hayatta hep hafif yağmur var gibi geliyor bana. Ve hep bir sisin içinde önümüzü görmeye çalışıyoruz. Bazen hayatta her şeyin net ve görünür olduğuna dair bir yanılgıya kapılıyorum. Çok uzun sürmüyor gerçi. Ve hep trenden boğaya yürüyorum.
Rüyamda seviştim geçenlerde onunla. Çok ilginç bir şey aslında. Bilinçaltında birinin bambaşka şekilde canlanması. Kim olduğundan daha emin olamazdım ama normal görünüşünden de bu kadar farklı olabilirdi ancak. Yine de onu görmek her zaman güzel. Artık ne demekse...
Bütün insanlar gibi... Ortak noktamız hayal kuruyor olmamız. Kar taneleri gibi...
"Bugün hayatımın en güzel günü." dedi. "En güzel günüyse seninle tanıştığım gündü." Aslında hep duymayı umduğum sözlerdi bunlar. Kendimi çok uzun zamandır buna hazırlıyordum. Böyle bir şeye hazırlıklı olmak diye bir şey yokmuş. Arka arkaya gelen iki cümlenin seni nasıl etkileyeceğini tahmin edemiyorsun. Hazır olduğunu sandığın şeylerin nasıl vuracağını asla bilemiyorsun. Birinin senin için ne anlam ifade edeceğini seçemiyor olmak çok garip. Sadece orada bulunup seni etkisi altına almasını izliyorsun ve çaresizce bir şeyleri kontrol etmeye çalışıyorsun.
Bütün bunlar bir anlam ifade etmiyorlar. Tek tek bir şeyler anlatıyor olabilirler ancak birleşince bir bütün olmuyor. Hikaye tamamlanmıyor. Karakterler bir noktadan başka bir noktaya gidemiyor. Hikaye aslında hiç tamamlanmıyor zaten.