5 Ocak 2019 Cumartesi

Ve Ben Buna İnanmayı Seçiyorum

-Hayır. Bunu bozmana izin vermeyeceğim. Hüzünlü bir hikaye değil bu.

-İçinde bizim olduğumuz bütün hikayeler hüzünlüdür.

-Öyle olmak zorunda değil. Bu sefer mutlu bir hikayemiz olabilir. Sadece her şeyi kötü görmeyi bırakman lazım.

-Artık anlamış olman lazım. Senin umudunla benim karamsarlığım karşı karşıya. Ve henüz galibiyetin yok. Neden biliyor musun? Bilmiyorsun. Tabi ki bilmiyorsun. Her şeyi kafanda kurguladığın gibi gördüğün için gerçeklere dair en ufak bir fikrin bile yok. Beş yaşında bir çocuk gibisin. Çoğu zaman nerede olduğunu bile bilmiyorsun.
 Bu yüzden ben varım. Arkanı toplamak için. Hayallerinde cenneti yaşarken, gerçekler yüzüne vurduğunda tamamen yıkılma diye.

-Bu sefer değil. Bu kez o da seviyor. Biliyorum. Hissediyorum. Bu sefer değil. Artık buna ihtiyacım yok. Bütün küçük kötü şeyleri yüzüme vurmana ihtiyacım yok. Hayatımı zorlaştırmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun.

-Çaresizce uğraşıp duruyorsun. Etrafında dolanıyorsun. Onun için her şeyi yapabilirsin. Dünyadaki en aptal zeki insan olabilirsin. Hayır, olamazsın. Zeki bile değilsin. Seni seven kimse olmadığını görebilecek kadar bile zekan yok. Ki bir aptal bile anlardı şimdiye kadar. Geç kalmış bir geri zekalısın. Her şeye geç kalmış... Ve kimsenin umrunda değilsin.

-Neden? Neden hep yeni bir şeye başlamak istediğimde buradasın? Neden her hayalimin karanlık bir parçasısın? Neden hep kötüsün? Neden her heyecanlandığımda ilk seni duyuyorum? Neden? Neden?! İçinde hiç mi umut yok? Hiç mi bir şey iyi olamaz? Ve haklısın. Aptalım. Her seferinde cesaretimi paramparça etmene izin veriyorum. Hayallerimi alıp  birer birer yok etmene izin veriyorum. Sadece oturuyorum, seni dinliyorum ve ağlıyorum.
 Ama bu sefer olmaz. Artık mutlu olmayı hak ediyorum. İyi bir insan değilim belki ama ben bile bu kadar mutluluğu hak ediyorum.

-Neden mi? Neden mi?! Biliyorsun nedenini. Eğer ben söylemezsem kimse söylemez. Söyledim sana kimse umursamıyor. Kimse dinlemiyor seni. Kimse gerçekten dinlemiyor. Ben varım sadece. Dinliyorum ve doğruları söylüyorum. Ve bunlar sana ağır geliyor. Beni sevmiyorsun biliyorum ama yine de devam ediyorum bunu yapmaya. Çünkü başka kimse yapmıyor. Ve sonunda hep daha kötü oluyor. Hep üzülüyorsun.

-Hep üzülüyorum zaten. Bunun olanlarla alakası yok. İçimde en ufak bir heyecan parçasının bile yaşamasına izin vermiyorsun. Hayal kurmama izin vermiyorsun. Sadece gerçekleri istediğin şekilde yorumlayıp üzüldüğümü görmek istiyorsun. Bundan zevk alıyorsun. Kendini kandırabilirsin istediğin kadar. Tıpkı beni kandırdığın gibi. Ama yaptığın şey bu. Daha fazla dinlemek istemiyorum seni.
 Dediğim gibi artık bitti. Duymuyorum artık seni. Artık sadece güzel şeyler olacak. Ve ben buna inanmayı seçiyorum.

24 Ekim 2018 Çarşamba

Nereye Gidiyorsun

-Ve o siyah saçlarını, kes yavaş yavaş.

-Cem Adrian demek.

-Elbette Cem Adrian. Her mutsuz olduğunda geldiğin yerdesin çünkü. Orgazm sonrası, sigarayı da bıraktığın için tabi, biraz sakin, biraz mutsuz, biraz sitemkar, kulaklığın kulağında ve önünde boş bir sayfayla Cem Adrian'la sevişiyorsun. Ve bu iyi, kötü, güzel ya da çirkin bir şey değil. Bu sadece bir gerçek.

-Bu daha çok, bir ritüel. Aslında bir kaçış. Ya da öyle bir şeyler işte. Çok da önemli değil zaten.
Hayal gücü geniş biri olduğumu sanırdım. Oysa, aynı koltukta, aynı müziklerle, aynı hayalleri, döndürüp döndürüp oynatıyorum kafamda.

-Seninle ilgili en büyük sorun bu. Bir şeyler istediğin gibi olmadığında, hayata küsüyorsun hemen. Sadece kötü şeylere odaklanıp, ağlamaya ve sızlanmaya başlıyorsun. Bir çok açıdan şımarık bir çocuk gibisin.

-Benim sorunum, senin sorunun aslında. Ve sen bunun farkındasın.

-Gereksiz gözlemlerini kendine saklayabilirsin. Bunlar bizi bir yere götürmüyor belli ki.

-O zaman, motivasyon konuşmasına geçebiliriz artık.

-Bir motivasyon konuşması yok. Gerek de yok zaten. "Hayat beni sevmiyor." diye ağlayan şımarık bir çocuksun. Yarın sabah hiçbir şey olmamış gibi kalkıp hayatına devam edeceksin. Sadece arada bir mutsuz olduğunda gelip buraya sızlandığın için, hayatın adaletsizliğinden bahsedemezsin. Şimdi siktir git uyu artık.

-Daha erken.

-Şimdi de motive edecek bir şarkı mı açtın? Umutsuz vakasın. Uzun zaman önce gitmeliydim zaten. Artık bitti. Gidiyorum.

-Gidemezsin. Bunu sen de biliyorsun.

-Başka bir gereksiz gözlem.

-Sonsuzluğun ortasında baş başayız. Gidebileceğin bir yer yok. Benden kaçamazsın. Eğer kaçabilseydim ben yapardım, uzun zaman önce. Bunu birlikte yaşayıp, aynı döngüleri tekrar tekrar seyredip, bir gün bitmesini ummak bizim kaderimiz. Ve ikimizin de bunu biliyoruz.

12 Ekim 2018 Cuma

Biraz Geç Oldu

Kalbimdeki son masum parçayı da sana bırakarak, terk ediyorum bu şehri. Yanıma biraz anı aldım, çok fazla da pişmanlık. Bir ayrılık şarkısıyla, terk ediyorum bu şehri. Geride kendimi bıraktım, bir de çaresizliğimizi.
Sanki bu anın içinde kaybolmuş ve sonsuzluğu bulmuşuz gibi. Ama bitiyor. Gidiyorsun. Gidiyorum. Aynı zamanda, farklı yönlere... Tam da aradığımı bulmuşken hem de...
Hayat böyle işte, mükemmel biriyle aynı yerde yaşatır seni üç sene, ama taşınmadan 1 hafta önce tanıştırır.
Biraz geç oldu, değil mi? Eh, hayata bu kadar geçmiş kalmış biri için, biraz normal bu yazının da geç kalması.
Şimdi dünyanın bambaşka ama birbirinden o kadar da farklı olmayan iki ülkesinde, belki de aynı yıldıza bakıyoruzdur. Çok mu Bülent Ortaçgil oldu? Özür dilerim.
Özür dilerim. Ara ara mesaj atıp rahatsız ettiğim için. Umut işte, bazen hakim olamıyorum kendime.
Belki, ılık bir bahar gününde, yağmur durmuş, güneş henüz açmışken ve güzel bir gökkuşağı çıkmışken buluşuruz yine. Dedim ya umut işte...

5 Eylül 2018 Çarşamba

Bu Bir Veda Değil

Hep merak ettiğim bir şey var. Bazı, yalnız gecelerde, hala kafamı kurcalıyor. Şimdi olduğum kişi olsam ya da çok önceden olduğum kişi. Aslında ikisi yakın zaten. Neyse işte, o zaman olduğum aptal ve her şeyden vazgeçmiş kişi olmasam farklı olur muydu? Yine aynı şeyleri mi yaşardık? Yine reddeder miydin? Biliyorum muhtemelen bununla alakası yok ama yine de düşünüyor işte insan. Belki farklı olurdu, diye.

Hayat işte, yanlış zamanda yanlış şeyleri yapıyordum. Ve sen, bazı başka şeyleri çok kafana takıyordun. Başka gereksiz şeyleri... Hala öyle misin bilemiyorum tabi. Ve en yanlış zamanda, bırakmıştım kendimi sana. Tamamen kaybolmuşken kendi dertlerimin arasında, düşmüştüm göz bebeklerinden içeriye. Ve sen başka birinin derdi için fazla toydun.

Yıllar sonra, kendimi sonunda buldum artık. Şimdi, geçmişimden yanımda taşıdığım enkazla, yeni insanların ellerinde, yıllardır giyilmiş bir kıyafet kadar eskimiş ve pot yapmış bir şekilde, senin kalıntılarını arıyorum, içimde bir yerlerde. Ve her gece, bütün sesler kesildikten sonra, balkonda, keşke bir sigara olsa diye içimden geçirirken, derinlerde bir yerlerden çıkıp, bir sızı bırakıyorsun kalbimde.

Bu bir veda değil. Artık biliyorum. Ne zaman gittiğine inansam, çıkıyorsun tekrar bir yerlerden. Yine gitmiş gibi yapıp, çıkarsın tekrar. Artık biliyorum. Benimlesin. Bir şekilde buralardasın hep. En derinlerimde, keşkelerimdesin. Ve ben öğrendim artık, keşkelerim ve kalbimdeki sızıyla, başkalarının kollarında, gözyaşlarımı içime dökmeyi.

24 Ağustos 2018 Cuma

Bazı Ufak Sıkıntılar

Bugüne kadar yaşadıklarım... Yaptıklarım... Yapamadıklarım... Bütün hatalarım... Acılarım... Sevinçlerim... Sevdiklerim... Nefret ettiklerim... Aşklarım... Aşıklarım... Biraz kibirli bir söylem. Neyse işte hepsi bu an içimdi. Hepsi buraya varmak içindi. Varabilmek içindi aslında.
Geçmiş... Gelecek... Birbirine girmiş iki kavram, benim için. Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Hangi yoldayım? Doğru yolda mıyım? Doğru yol diye bir şey var mı? Ya da yanlış yol diye bir şey var mı?
Hayat bir yolda olmak değil. Hayat sürekli ayrılan yollarda yapılan seçimler. Neleri kaçırdığımız... Neleri elde ettiğimiz... Nelerden vazgeçtiğimiz... Ve en çok da neyi seçtiğimiz...
Karanlığın ortasında, sessizliğin içinde, bir sigaranın kırmızı ışığında küllüğü arıyorum. Her şeyden vazgeçmiş bir adam için hayattaki en önemli şey olabilir küllük. Evin geri kalanının ne kadar kirli olduğunun önemi yok. Aslında temizlikle ilgisi yok. Karanlıkta küllüğü bulup bulamamak önemli olan. Çünkü bok gibi bir hayatın ortasında, her gece ne zaman öleceğimi düşünürken, ufak bir başarıya ihtiyacım var. Ve güzel bir şarkıya. Çünkü gece içilen her sigara bir şarkıyı hak etmiştir. Çünkü gece içilen her sigara aslında başka bir hayalin cenazesidir.
Ve sabah uyanmak... Işık artık boğuyor beni. Güneş doğmadan hemen önce uykuya dalıp, aslında daha çok sızıp, öğleden sonra uyanıp, güneşin doğuyor olmasına küfrederek, gün batımını bekliyorum.
Bazen gördüğüm bazı insanlar, yaşlanmadığımı söylüyor. Sanırım aynı günü bir kaç yıldır yaşadığım için. Başka bazı insanlarsa büyümediğimi söylüyor. Hemen hemen aynı şey sanırım. Henüz anlayacak kadar olgun değilim. Artık bu ne demekse.
Seni de özlüyorum bazen. Gece yıkılan hayallerimin ortasına oturuyorsun. Çektiğimi bir kat daha artırıyorsun. Ya da bin kat. Bir yerden sonra sayamıyorum katları. Ama artıyor. Bir gökdelenin üstüne bir kat daha eklemek gibi. Ya da bin...
Düşünüyorum. Bütün günüm düşünmekle geçiyor. Aslında bütün gecem ama aynı şey işte. Çok düşünüyorum. Ve çok gereksiz şeyleri düşünüyorum. Bir düşünce okyanusunda boğularak, kendi düşüncelerimi kendime kanıtlamaya çalışırken, bir yandan kendi fikirlerime ön yargıyla karşı çıkarak, bir yatağın içinde çoğunlukla ölmeyi bekliyorum. Ve ölüm hiçbir zaman uzak değil aslında.

26 Temmuz 2018 Perşembe

Parçalar 6

Var mı senin de mavi düşlerin? Gökyüzünde hayallerin... Yoksa çoktan yıktılar mı hayallerini? Eğer varsa hayallerin beni de dahil eder misin? Yoksa da benimkileri paylaşabiliriz. Yani, hala yıkılmamış olanları en azından...

Bağırmak istediklerimi yazamıyorum. Maalesef... Söylemek istediklerimi bile yazamıyorum. Boş boş işlerler uğraşıyorum işte.

Çok depresif değilim. Sadece bazen, geceleri intihar etmeyi düşünecek kadar depresifim. Bunun ne anlama geldiğini bile bilmesem de...

Durdu. Etrafına baktı son kez. Hafızasına kazır gibi... Geri dönmeyecekmiş gibi... Çıktı. Sokakta günün ilk sigarasını içerken hayatını düşünmeye başladı. Sonra o geldi aklına. Aklına gelen son şey de o oldu.

Çocukluğum ve çocukluğumdan kalma aptal hayallerim... Kendime inancım... Çocukluğumdan kalma garip hatıralar... Bir umut işte... Belki geri gelirler diye...

Küçük bir kedi var mesela bir yerlerde. Hasta, yorgun. Hayat ona benden daha kötü davranmış aslında. Sokakta terk edilmiş küçük bir kedi. Tam iyileşip sağlığına kavuştuğunda hayat bir kere daha vurmuş. Hala savaşıyor ama.

Affedin beni. Çok hata yaptım. Çok yanlış yaptım. Aslında her şeyi yanlış yaptım, sanırım. Bilemeyecek kadar cahilim. Yine de hala burada yanımdasınız. Bu, değerli. Bu, kimsenin yapmayacağı bir şey aslında.

Gitmek gerek. Uzaklaşmak lazım biraz. Biraz insanlardan... Biraz da kendinden...

10 Mayıs 2018 Perşembe

Parçalar 5

Artık yokum. Bir şeyler oldu. Başka biri gibiyim. Biraz değiştim. Biraz öldüm. Ve öldüğünü sandığım bir şeylerin hala içimde olduğunu fark ettim.

Birine anlattım hikayemi. "Olur öyle." dedi. "Ben de çok sevmiştim. Geçti ama. Arada insanın başına geliyor böyle şeyler."

Hayata biraz geç kalmışım gibi. Biraz da umudum kırılmış olabilir. Ama alışığım. Çok kırıldım zamanında.

İnsanlar gelir, gider. Yağmur yağar, durur, sonra tekrar başlar. Toprak kokusu sarar etrafı. Yaşayanlar gidenleri düşünür. Kalanlar, ölenleri...

Bilerek yanlış yazdım. Klişe olmamak lazım. Aslında yanlış yazmadım. Aynı anlama çıkıyor sonuçta.

Sen orada, ben burada... Siz orada, biz... Biz olmadık ki hiç. Çok klişe.

Bir gün klişeden ölürüm diye korkuyorum. Bazen kafamda sadece klişeler oluyor. Kendi cümlelerim olmuyor. Zaten kendi cümlelerim hiç olmadı. Başkalarının kelimelerini, başkalarının cümlelerini kurmak için kullanıyorum.

Bu da bir öz eleştiri oldu. Yersen...

14 Nisan 2018 Cumartesi

Parçalar 4

"Kanatları var, ama uçamıyorlar. Sen uçabilen kuşlardan mısın?"
Yazmayı bilen insanlara hala imreniyorum. Hala biraz aç, biraz susuzum.

Geçenlerde, tekrar sigaraya başlamaya çok yaklaştım. Tam o anda biri uzatsa alıp yakardım. Neyse ki kimse yoktu. Bunun bir adım sonrası da girip marketten almak. Umarım o noktaya düşmem.

Böyle yazmak da güzel aslında. Biraz oradan, biraz buradan. Hiçbir şey bir başkasıyla bağlı olmak zorunda değil. Burada bile kolaya kaçıyorum. Biraz garip aslında. Sevdiğim bir şeyi yaparken bile kolayına kaçıyorum.

Ve umut küçük bir çocuktu. Ve umut öldü. Bunları başka bir yerde kullandım. O yüzden olmaz.

Gel, ilkbahar gibi ol. Ya da gelme, bitmesin kış. Hem zaten herkese sevmediğimi söylüyorum ama çok az seviyorum galiba kışı. Ama sen yine de kimseye söyleme bunu, olur mu?

Son zamanlarda çok düşünüyorum. "Batman mi daha güçlü Ironman mi?" diye. Sonucu hala bulamadım. Bulunca söylerim size de. Önemli çünkü bu.

Hatırladım. Bunları karikatür dergisinde boş boş şeyler yazanlar yapıyordu. Sadece kolaycı değil bir de taklitçiyim. Baya iyiyim yine bugün.

Geçmişe dair şeyler var. Biraz karanlık, biraz puslu, sanki yaşanmamış gibi. Sanki yaşamamışım gibi... Bazı sorular var. Hatırlar mı beni? Beni değil, beni hatırlar mı? En yakını olan çocuğu hatırlar mı? Yoksa sadece gitmeden önce gördüğü parçalanmış ve kırılmış adam mı kaldı aklında?

Kendi cümlelerimi sevmiyorum. O yüzden başka birininkiyle bitireceğim.
Bu şehrin siyah yolları var, onunsa masmavi düşleri
Söylerse gülecekler ama küçük küçük hayalleri

17 Mart 2018 Cumartesi

Parçalar 3

Sigara olsa içerdim. Sigara yok. İçmiyorum. Uzun zamandır içmiyorum. Ama olsa şu an içerdim.
Bazen daha zor. Hayat bazen yaşanılır gibi değil. Diğer zamanlardaysa yine zor. Ama katlanılmayacak kadar değil. Boğuşuyoruz. Dertlerimizle boğuşuyoruz. Eğer dertlerimiz biterse yenilerini buluyoruz kendimize. Anlatacak bir hikayemiz olsun istiyoruz. "Ne zorluklar çektik be?" diyebilmek istiyoruz çoğu zaman. Kolay hayatları zorlaştırıyoruz yani bir nevi.

Bu sabah erken uyandım. Bu sabah hayata inanarak uyandım. Ve şimdi ölüme inanarak uyuyacağım. Ve tekrar başka bir hayata uyanmayı umacağım.

Kaybedenler Kulübü'nün yeni filmi çıkıyor. Bunlar hep Nejat İşler'in sesi karizmatik diye.

Bir gün, güzel güneşli bir güne uyanıp, kahvemi alıp, kahvaltıdan önce kısa bir yürüyüş yapacağım. Şimdiyse gecenin bir yarısı, yarı aç karnımla ve biraz susuzlukla, aptal aptal şeyler yazıyorum.

Yüzündeki acılardan öpmek isterim. Birileri aptal aptal şeyler yerine, insanların kalbine dokunan şeyler yazabiliyor. Ben mi? Hala aynı yerde, aynı şeyi yapıyorum.

Unutmak zor. Her gün unuttum mu diye kontrol falan ediyorsun. Gerçi her gün kontrol ettiğin bir şeyi zaten unutamazsın. Olmadı bu.

Yıllar önce ilk dram okuduğumda yazmaya başlamıştım. Uçurtma Avcısı... Hala aklıma geldikçe gözlerim dolar. Ve o günden beri içinde acı olmayan hiçbir şey yazmadım sanırım. Üstüne bir de kötü yazıyorum.

9 Aralık 2017 Cumartesi

Bir şeyler, Bazı şeyler

Gece 3'te geldin aklıma. Sigarayı bırakmış, uzun zamandır içmemiş bir halde evde otururken, bir anda çıktın. Oysa gittiğinde... Hayır gittiğinde değil, gittikten bir süre sonra, uzun süre sonra, çok, çok uzun bir süre sonra kalbimden de gittin sanmıştım.
Ben de şaşırdım yani, bir anda ortaya çıkınca. Ama anladım bazı şarkıların bazı sözlerinde gizlisin sen. Her zaman da çıkmıyorsun aynı şarkıda. Ama yine de her seferinde biliyorum, sen varsın orada. Gizlenmiş bekliyorsun.
Öyle işte aylar önce veda ettiğimi sanmış, artık başka bir hayata başladığımı zannederken çıktın tekrar. Önce küçük bir kıvılcım gibiydin, sanki o anda görmesem, bakmasam geçip gidecek gibiydin. Ama bakmamak mümkün değildi.
Ben senin yerinde oldum, senin yokluğunda. Biri geldi, "Seviyorum." dedi. Ve ben anladım sana ne yaptığımı. Umarım sen anlamazsın bana yaptığını. Ya da bilmiyorum belki çoktan biri yapmıştır sana da aynısını. Ama birinin sana hayır deme ihtimali yokmuş gibi geliyor. Belki de senin düşüncene bile hayır diyemediğim için bana öyle geliyordur. Bilemiyorum.
Böyle yazıları bitiremiyorum hiçbir zaman.

Özledim evet yine özledim... Sen giderken ben hep yağmurları dinledim... Özledim evet evet yine özledim... Benden büyük bir aşkı nerelere gizledim... Özledim evet evet yine özledim... Ben üşürken uzakta hep seni düşledim... Özledim evet yine özledim... Koskocaman acıları nerelere gizledim...